DİRENİYORUZ!!!

İSTANBUL, 4. LEVENT TEK GIDA-İŞ GENEL MERKEZİ ÖNÜ
İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ! , 4C YE KÖLE OLMAYACAĞIZ!

26 Ekim 2010 Salı

TEKEL İŞÇİLERİNE ÇAĞRI; Onurlu TEKEL işçisi arkadaşlarım, size sesleniyorum.

TEKEL İŞÇİLERİNE ÇAĞRI;
Onurlu TEKEL işçisi arkadaşlarım, size sesleniyorum. Bu ülkede milyonların başaramadığı şeyi, herkesin ortak noktası olan ekmeğimizi elimizden alan, bizleri onurumuzla çalıştığımız işyerlerinden atan, işyerlerimizi satıp, kapatıp hakkımızı vermeyen ve bizleri sokağa atmaya, köle gibi çalışmaya mahkûm eden AKP hükümetine ve yandaşı sendikacılara karşı Ankara’da 78 gün onurlu mücadele veren TEKEL işçileriyiz.
Bu ülkede yaşadıklarımızı o eylemden sonra belgesel yaptılar, film yaptılar, kitaplar yazdılar. Roman güzel ama ortada bir gerçek var ki, en önemlisi o zaten. Bizi yine 4 C’ye mahkûm ettiler. Bunun yapılmasına destek olanlar ise, düne kadar yanımızda zannettiğimiz Tek Gıda-İş yöneticileridir.
29 Temmuz’da son noktayı koymaya kalktılar ve biraz da başardılar. 29 Temmuz tarihli ve sendika avukatlarının görüşünü aktaran yazıyı hepimiz okuduk. 4 C’yi imzaladık. Bir şey daha öğrendik. Avukatlar 27 Mart tarihinde görüşlerini sendikaya bildirmişler ve 4 C’yi imzalamak gerekir demişler. Tek Gıda-İş yönetimi bunu bizden sakladı ve 4 ay sonra yeni bir kararmış gibi yayınladı.
Ancak bir gerçek var ortada bu yazı yayınladıktan sonra Mustafa Türkel, sendika ve basın aracılığıyla bizlere “14-15 Eylül’e kadar Anayasa Mahkemesi kararını açıklayabilir, 10 Eylül’e kadar herkes 4 C’ye imza atmalı”, dedi. Hepimiz avukatların yazdığı yazıyı okuyarak ve bulunduğumuz zor koşulları da göz önüne alarak 4 C’yi imzaladık. Çünkü buna kasıtlı olarak mecbur bırakıldık.
25 kadar TEKEL işçisi olarak durumu öğrenmek için 16 Eylül’de Anayasa Mahkemesi’nin önüne gittik. Amacımız o günlerde kararını açıklayacağını zannettiğimiz mahkemenin kararını öğrenmekti. Türkel bize Anayasa Mahkemesi kararını açıklayacak diyerek, tarih vermişti. Anayasa Mahkemesinin önünde yine polisler vardı. Bazı siyasi partililer GÜÇ-DER adına konuşsa da, biz TEKEL işçileri olarak süreçle ilgili basın açıklaması yaparak, iki işçi arkadaşımızı Anayasa Mahkemesi’nin yetkilileriyle görüşmeye gönderdik. Resmi olarak bir dilekçeyle, yine polis nezaretinde içeri girdiler ve mahkemenin yazı işleri müdürüyle görüştüler. Söylenenler aynen şöyle: “Arkadaşlar, mahkememizi her gün 100–150 işçi arayıp 4 C ile ilgili Anayasa Mahkemesinin iptal kararı olup olmadığını soruyor”. Konunun henüz gündeme bile alınmadığını, şu anda 4 C’nin Avrupa’da ve Dünya’da araştırıldığını, içeriklerinin incelendiğini, bu bilgilerin bir rapor halinde toplandığını, karar verilmeden önce iki toplantı olacağını; birincisinin tüm raporların toplandığı raportörler toplantısı olacağını ve araştırmaların görüşülmesinden sonra da ikinci toplantıda karar verileceğini, bunun da zaten basına açıklanacağını söylediler.
Türkel bize bunların hiçbirini söylemedi. Mahkemenin karar vereceğini, hak kaybı olmaması için 4 C’yi imzalattı. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin gündeminde bu konunun olmadığını biz bilmiyorduk, bilemezdik de. Türkel doğru söylemeyerek, işçileri maksatlı biçimde yönlendirerek 4 C’nin imzalanmasını sağladı. Ancak Anayasa Mahkemesi 16 Eylül itibariyle 4 C ile ilgili davayı gündemine bile almadığını ve karar sürecinin bir seneden fazla süreceğini bize söyledi. Eğer böyle bir bilgi bizde daha önceden olsaydı, 4 C’yi imzalamazdık. Şunu da öğrendik ki, Tek Gıda-İş ile Anayasa Mahkemesi arasında hiçbir görüşme olmamış ve sendikanın sadece bir dilekçesinden başka evrakı da yokmuş. Yani “mahkemeyle görüştük, 14-15 Eylül’de karar verecek” tamamen hayal ürünü. Sadece bizim 4 C’yi imzalamamızı sağlamak için yazılmış bir senaryodan başka bir şey değil.
Ve bizim Anayasa Mahkemesi’ne gitmemiz üzerine Mustafa Türkel 1 Ekim’de Anayasa Mahkemesini ziyaret etti. Anayasa Mahkemesi başkanının yeni atanacak üyelerle görüşülmeden bir karar verilemeyeceğini söylediğini kamuoyuna açıklandı. Düşünün: Yeni üyeler mahkemeye atanacak, 4 C ile ilgili toplantılar yapılacak, karar gündeme alınacak… “Ölme eşeğim, ölme…”
Bunları öğrendikten sonra Tek Gıda-İş Genel Merkezine giderek işin aslını öğrenmek istedik. Aslında 10 Ağustos’ta görüşmek istemiştik ve o zaman bize “Burası dingonun ahırı değil, kimse elini kolunu sallaya sallaya buraya giremez….”, “bunlar sapık, hain provokatörler” demişti. Biz de sendikaya gitmekten vazgeçmiştik. Anayasa Mahkemesiyle ilgili senaryodan sonra Tek Gıda-İş Genel Merkezine gitmemiz kaçınılmaz oldu.
4 Ekim’de Tek Gıda-İş Genel Merkezine geldik. Gelirken de haber verdik. Geldiğimizde gördük ki, Tek Gıda-İş Genel Merkezinin 1-2 Nisan’daki Türk-İş Genel Merkezinden farkı yok. Tek Gıda-İş binası İstanbul’un en lüks semtinde, bir holding binası kadar lüks ve şaşaalı olduğunu gördük ve şaşırdık.
Soruyorum size arkadaşlar: Hain kim?
Sizin huzurunuzda Türkel efendiye soruyorum: İşçileri karşında görünce neden arka kapıdan kaçmaya devam ediyorsun? Tüm yöneticiler çıksın ve onurluca gerçekleri açıklasın. Bu yazıyı yazdığım sırada 16’ıncı gündür Tek Gıda-İş’in önündeyiz ve Türkel 10 polis korumasıyla dışarı çıkabiliyor. Tıpkı 1-2 Nisan’da polis korumasıyla önümüzden kaçıp gittiği gibi.
Buradaki işçiler zor koşullarda ama kararlıca mücadeleyi omuzladılar. 16 gündür direnen işçilerin sayesinde hükümet el çabukluğuyla 3 bin işçinin atamasını yaptı. Ancak işbaşı yok. Hepimizin sigortası yok, işi yok, geçici işlerle idare ediyoruz; ama nereye kadar böyle gidecek? Daha da önemlisi Anayasa Mahkemesinin yeni üyeleriyle ve yapısıyla 4 C’nin iptal edileceğine dair umudumuz da pek kalmadı. Çoğumuzun düzeni bozuldu. Birçok arkadaş bu iş artık bitti diye düşünüyor. Ben de bazen onlar gibi düşünüyordum. Ama şunu sormadan geçemeyeceğim: Bize hain, eşkıya diyen, bizlerin sırtından hak etmediği rantlar kazanan, yılın sendikacısı ödülünü alan, TEKELcileri satan gerçek hain Türkel ve yönetiminin yaptıkları yanına mı kalacak? Gelin, şu holding binası gibi olan genel merkezi görün, durumu daha iyi anlarsınız.
Tüm Türkiye’deki şube başkanlarına da sesleniyorum. Baştakilerin yalanlarına alet olmayın. Bu işçilerin vebalini almayın. Gerçekler ortada. Herkes iyi düşünsün. Biz burada kimse gelmese de mücadeleye devam edeceğiz. Siz gelirseniz kazanmamız daha yakın zamanda olacak!
Türkel efendinin son sözlerini hatırlatmak istiyorum: “Tek bir TEKEL işçisi de kalsa 4 C’ye karşı mücadele etmezsem şerefsizim” diyen Türkel’i göreve çağırıyoruz. Biz buradayız, Tek Gıda-İş’İş’e girip görüşemiyoruz; kapıda polisler var.
1-2 Nisan’da Türkel demişti ki, “Biz TEKEL işçileri Türk-İş önüne alınmadığımız için burası bizim evimiz, bizi evimize almıyorlar”. Şimdi aynı şeyleri biz yaşıyoruz. “Biz Haklıyız, Biz Kazanacağız” diyerek mücadelemize devam ediyoruz. TEKEL işçisi arkadaşlarımızı buraya davet ediyoruz. Ödediğimiz bedelleri unutmayın, unutturmayın.
Hamdullah Uysal ölümsüzdür!
Ölmek var, dönmek yok!
Biz Haklıyız, Biz Kazanacağız!

Salih İNCEAĞAÇ – Tokat Tekel İşçisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder