DİRENİYORUZ!!!

İSTANBUL, 4. LEVENT TEK GIDA-İŞ GENEL MERKEZİ ÖNÜ
İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ! , 4C YE KÖLE OLMAYACAĞIZ!

26 Ekim 2010 Salı

GÜÇ-DER'E İLİŞKİN: Başlamadan Biten Güç Güç Değildir!

Başlamadan Biten Güç, Güç Değildir…

Arkadaşlar; bu yazıyı yazmak, kamuoyu ve emekçiler için artık şart oldu. Günlerdir Güç-Der’in gerçek kimliğini bilmeyen ve hissedemeyen bazı kesimler kendilerince Güç-Der’i savunmaya çalışıyorlar. Ancak; bu bilmedikleri ve tanımadıkları Güç-Der’i savunurken görülüyor ki siyasi kimliklerin etkisinde kalıyorlar.
Önce; Güç-Der’in kuruluş amacını ve kurulmadan bitirilen maksatlarını anlayalım:
Sayın Yurtsever İşçi Cephesi mensubu arkadaşlar bizlere, “işçiler ve emekçiler için bazı plan ve programlarının olduğunu ve TEKEL işçilerinin önderliğinde bir dernek çalışmasının yapıldığını” söylediler.  “Yönetiminin ve planlarının tekel işçileri öncülüğünde olacağını, bunun yanında dernek kontrolünün de tamamen işçilerin inisiyatifinde olacağını” açıkladılar.
İstanbul’a dernek kuruluşu için toplantıya gelirken, tüm tekel işçilerini kapsayacağını; partili tekel işçilerinin ve diğer işçilerin aynı statüde olacağını zannediyorduk. Ancak, İstanbul’a geldiğimizde görülen tablo böyle değildi. Çağrılan TEKEL işçilerinin hepsinin partili ve sadece 1 kişinin parti dışından olduğunu gördük.  Kuruluş toplantısında; ataması yapılmayan öğretmenlerden, TEKEL işçilerinden ve birkaç tane de taşeron işçisinden oluşan 37 kişi vardı.  37 kişin 15’i TEKEL işçisiydi.  Bunların da 14’ü partiliydi. Ve toplantıda TKP yöneticileri de vardı. Her şey planlanmıştı,  inisiyatif ve yetkiler dernek kurulmadan önce zaten partinin elindeydi. Bunları bizzat yönetim kurulu seçilirken birebir yaşadım. TEKEL işçisi olmayan her partiliden müdahale geliyordu. Yönetimde yer alacakların isimleri zaten belliydi.  Seçim yapıldı ve her şey istedikleri gibi oldu. Daha sonra, 15 Eylül’de Ankara’da toplanmaya karar verdik.
Kuruluş toplantısından sonra bu sıkıntılarımı partili yöneticilere ilettiğimde anlayamadığım bir şekilde tepki gördüm. Anlayamadığım dedim, çünkü oraya giderken bana anlattıklarıyla yaptıkları tamamen zıttı. Bu yapılanlara birçok partili tekel işçisi de karşı çıktı. Ancak parti odaklarından gelen dayatmalar yüzünden ses çıkaramadılar. Daha sonraki görüşmelerimizde bu sıkıntılarını bana birebir bildirdiler. Bütün bunları ve yapılanları o an için sineye çekmiştik. En büyük hatamız da bu olmuştu. Çünkü onlar ev sahibiydi; pardon proje sahibiydi. Fakat görünen köy kılavuz istemiyordu. İşte BAŞLAMADAN BİTEN GÜÇ BU GÜÇ-DER’dir.
“TKP’nin; kuruluşunda ve çalışmalarında kesinlikle müdahale etmeyeceği” söylenen Güç-Der’in Genel Merkezi, Ankara’da Nazım Kültür Merkezi’nde bulunmaktadır.
TKP’nin Sol dergisinde dernek hakkında bir haber yayımlandı. İşin ilginç tarafı; İstanbul’da yönetim kurulu seçilirken 37 kişi oy kullanmasına rağmen; haberde, kurucu üyelerinin toplamı, 23 kişi olarak yazıyordu. Ayrıca, açılımını yaparken, tüm TEKEL işçilerinin temsil edildiği söylenen derneğin kurucu üyelerini oluşturan bu 23 kişinin de 15’i TEKEL işçisiydi. Bu TEKEL işçilerinin de 1 tanesi TKP’li değildi, O da bendim.
Ben; her ne kadar bunun doğru olmadığını, partili olsun olmasın diğer illerdeki arkadaşlarımızın da bu derneğin içerisinde bulunmaları gerektiğini söylediysem de kimseye dinletemedim.
16 Eylül’de, 4-C’nin iptal kararının görüşüldüğü Ankara’daki Anayasa Mahkemesi’ne gittik. 20 TEKEL işçisi arkadaşımızla basın açıklaması yaptık. Bizden sonra da, Güç-Der adına bir basın açıklaması yaptık. Ancak dernek yönetiminden beni de sayarsanız 5 kişi vardı. İşçi olmayan, direk parti tarafından atanmış ve Güç-Der’de de saymanlık yapan bir arkadaşımız, işçilerin basın açıklamasından sonra partili dernek üyelerine, “TEKEL İŞCİLERİ BENİ ARTIK İLGİLENDİRMİYOR” diyerek tepki gösterdi. Bizler önce buna bir anlam veremedik, zaten derneğin başkanı, TEKEL işçisinin başkan olmasını istemişti. Fakat nedense eleştiri yapıldığında eleştirilere tepkisi terbiye sınırlarını aşmaya başlamıştı. Birçok TEKEL işçisi arkadaşımızla o akşam dernek çalışmalarında artık bulunmayacağımızı bildirdik ve ben istifamı vermek istedim. Ancak kuruluş prosedürleri tamamlanmadığından kurulduktan sonra istifa etmemi istediler. Ben de tamam, diyerek oradan ayrıldım.  Ne kadar şu anda kurucu üyesi görünsem de dernekle ilgili hiç bir çalışmam ve alakam bulunmamaktadır.
Bütün bunları açıklamamamın sebebi, Sol dergisinde çıkan “TKP TEKEL İŞCİLERİNDEN NE BEKLİYOR!” başlıklı yazıdır. Yazıda, şu anda direnişte bulunduğumuz Tek Gıda İş Genel Merkezi önündeki çalışmalarımızı küçümseyerek marjinalleşmiş 5–10 kişi söylemleriyle işçi sınıfına nasıl baktığını göstermiştir ve bunu da gösterirken, içinde TEKEL işçisinin bulunduğu ancak kesinlikle ve kesinlikle hiçbir tekel işçisini temsil etmeyen ve başlamadan biten gücün asla güç olmayacağını hissettiren ve yaşatan Güç-Der’i kesinlikle tanımadığımı bildirmek istiyorum. TKP de dâhil hiçbir partinin ve platformun bizlerden kendi siyasal çıkarları için bir şey isteme hakları yoktur. Ve kimse, bizim TEKEL işçileri olarak yaptığımız eylemimizi küçümseme cüretine kapılamaz. Herkes şunu çok iyi bilsin ki; bizler hala 4-C’yi kabul etmiyoruz, özlük haklarımızı istiyoruz! Şimdiye kadar, işçi sınıfını savunduğunu iddia ederek bizim yanımızda görünenler, sayımızın azlığını bahanesiyle bizi küçümseme hakkına sahip değildir. 78 günlük Ankara direnişimizde herkes yanımızda olmuştur. Bizim için mücadele etmiştir. Biz bunları kesinlikle inkâr etmiyoruz. Ancak, ben hala özlük hakkımın peşindeyken, benim eylem sebebimi gelip bana sormadan, kulaktan dolma sözlerle eleştirenleri, 78 gün mücadele etmiş tüm TEKEL işçisi arkadaşlarım adına kınıyorum.
Eylemimizin gerçek sebeplerini öğrenmek isteyenler, tüm duyarlı emekçiler gibi gelip bizlerden öğrenebilirler. Biz kesinlikle marjinal değiliz, hiçbir rantımız yoktur.  Tek istediğimiz özlük haklarımızın kazanımı için sendikamızı da yanımıza alarak,  AKP hükümetinden hesap sormaktır. Kimseyle şahsi meselemiz yoktur. Dün bizi öğretmen olarak gören, “bizlere çok şeyler öğrettiniz” diyenler; neden bugün okullarını ve öğretmenlerini unutarak bize karşı söylemlerde bulunuyorlar? Çok merak ediyorum. Ben orijinal TEKEL işçisiyim. Hiçbir zaman şahsi bir menfaat gütmedim. Bütün TEKEL işçisi arkadaşlarım da benim gibidir. Kimse bundan sonra bizleri küçümseme cüretine kapılmasın, herkes yerini bilsin! Güç-Der, bizi kesinlikle temsil etmiyor.  23.10.2010
SALİH İNCEAĞAÇ – TOKAT TEKEL İŞÇİSİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder